Türkiye'deki bazı yoldaşların, Türkiye ve Suriye'yi vuran depremle ilgili olarak yaptığı açıklamayı burada yayınlıyoruz. Resmi ölü sayısı şimdiden 21.000'i geçti ve ilk depremden sağ kurtulan ancak şimdi açlık, soğuk ve hastalıkla karşı karşıya olanları da sayarsak, sayının tırmanması muhtemel. Yoldaşların bu korkunç olaylara verdikleri hızlı tepkiyi selamlıyoruz. Açıklamanın da gösterdiği gibi, bu "doğal" afet, insanları tamamen yetersiz ve dayanıksız konutlarda yaşamak zorunda bırakan kapitalist kâr ve rekabetin duygusuz talepleri nedeniyle çok daha ölümcül hale gelmiştir. Depremin yıkıcı...
"Yeter artık". Bu haykırış, Birleşik Krallık'ta son birkaç haftadır bir grevden diğerine yankılanıyor. "Hoşnutsuzluk Yazı" olarak adlandırılan ve 1979'daki "Hoşnutsuzluk Kışına"na atıfta bulunan bu kitlesel hareket, her geçen gün daha fazla sektördeki işçileri kapsıyor: demiryolları, Londra Metrosu, British Telecom, Postane, Felixstowe'daki (İngiltere'nin güneydoğusundaki önemli bir liman) liman işçileri, ülkenin çeşitli bölgelerindeki temizlik işçileri ve otobüs şoförleri, Amazon işçileri vb. Bugün ulaşım işçilerinin yaptığını, yarın sağlık çalışanları ve öğretmenler yapabilir.
Aşağıda yeniden yayınladığımız yazı ilk olarak Gauche Communiste de France - GCF'nin yayın organı Intermationalisme'nin, Mayıs 1946'da yayınlanan 10. sayısında basılmıştır. Internationalisme kendisini İkinci Dünya Savaşı'ndan önce Enternasyonal Komünist Sol tarafından yayınlanan Bilan ve Octobre dergilerinin ardılı olarak görüyordu. GCF'nin kökenleri bu eğilimden geliyordu ve örgüt bu eğilimin genel yönelimini sürdürmekteydi. Ama Internationalisme sadece Bilan'ın bir ardılı değildi, onun ötesine de geçmişti.
"Avrupa militaristleşiyor ve Soğuk Savaş'tan bu yana yaşanan en büyük askeri birlik hareketliliği gerçekleşiyor", "Rusya'nın Ukrayna'ya karşı savaşı barışı yok etti ve güvenlik ortamımızı ciddi şekilde değiştirdi", Madrid zirvesinden yankılanan tehditkar başlıklar işte bunlar. Rusya'yla birlikte Çin'de açıkça "demokrasinin düşmanı" ilan edildi. Madrid Zirvesi açık bir savaş kışkırtıcılığı tatbikatıdır. Zirveden çıkan sözler burada alınan kararlarla desteklenmiştir.
"1968 Devrimci Gençlik Hareketinden, Denizlerden TEKEL işçilerinin mücadelesine…" başlığıyla 2010 yılında yayımlanan aşağıdaki makaleyi yanlış yönlendirici politik görüşler öne sürdüğü için geri çekiyoruz.
Bir okuyucumuz bize şöyle bir soru yönlendirdi: Kapitalist sistem muazzam bir büyüme eğilimi içerisindeyken, EKA nasıl olur da 1914’den beri kapitalizmin çöküş içerisinde bir sistem olduğunu savunabilir? Bu soru bize birçok defa farklı şekillerde yöneltildi. Örneğin: İkinci Dünya Savaşı sonrası yaşanan muazzam büyüme? Ya da son birkaç on yılda Çin’in dev büyümesi? Bütün bunlar kapitalizmin çöküş içerisinde, çürüyen, çöken bir sistem olduğu fikrinin yanlışlığını göstermiyor mu?
Savaşın barbarlığı karşısında burjuvazi, kendi sisteminin cani sorumluluğunu gizlemek için her zaman alaycı yalanlar kullanmıştır. Ukrayna'daki savaş da yarattığı acıların utanmaz bir şekilde araçsallaştırılmasından ve propaganda selinden kaçamadı. Bombalamalardan kaçan Ukraynalı ailelerin toplu göçü ve acılarının tüm televizyon kanallarında ve tüm gazetelerin ön sayfalarında gösterilmediği bir gün bile geçmiyor.
Ukrayna'da savaş barbarlığının başlatılması, tüm dünyanın, savaşın ikincil "zararları" ile tehdit edilmesi anlamına geliyor, özellikle de dünya çapında yoksulluğun artması ve işçi sınıfının yaşam koşullarına yönelik artan saldırılarla (artan sömürü, şişirilmiş fiyatlar ve yaygın işsizlik).
Çürüyen kapitalizmin tarihsel doğum yerinin kapılarında, Ukrayna'da bomba ve silahların gürültüsü ansızın yankılanmaya başladı. Birkaç hafta içerisinde, bu benzersiz ölçek ve vahşetteki savaş milyonlarca kadın, çocuk ve yaşlıyı donmuş kış yollarına itti, sayısız insan yaşamını da Anavatan sunağında kurban etti. Harkov, Sumy ve İrpin şu anda harabeye dönmüş durumda. Tümüyle yerle bir edilmiş olan Mariopol endüstriyel limanında çatışma 5.000 binden fazla cana mal oldu. Bu savaşın yarattığı yıkım ve dehşet Grozni'nin, Felluce'nin ve Halep’in korkunç görüntülerini hatırlatıyor. Ama başka...
Burjuva kampına geçişinden beri Troçkizm, İkinci Dünya Savaşının ardından birbirini izleyen çatışmalarda emperyalist kamplardan birine karşı diğerini desteklemek üzere proletaryayı itmek yoluyla, işçi sınıfının bilincine saldırmakta hiçbir fırsatı kaçırmadı. Troçkistlerin Ukrayna'daki askeri kaos karşısındaki tavrı bunu bir kez daha doğruluyor. Kapitalizmin bu bekçileri, savaşan şu ya da bu kamptan birini destekleyen açıkça savaş yanlısı tutumlar ile daha “incelikli” ve “radikal” görünen ama yine de barbarca militarizmin devamını savunan diğer tutumlar arasında gidip geliyor. Troçkizmin...

Sayfalar